Uzm.Fzt.Julyet İdo, SkyTürk ‘te MediTouch Rehabilitasyon Sistemi’ni Anlattı – 12 Ocak 2014
Beyne Yürümeyi Öğreten Özel Sistem Re-Step – Kanal 24 – Haberler – 3 Ekim 2013
Meditouch Rehabilitasyon Sistemi Teknobülten’de – Kanal 24 – Haberler – 7 Kasım 2013
Astım, Kistik Fibrozis, Bronşit, Akciğer rahatsızlıklarından kas hastalıklarına, skolyozdan ameliyat sonrası solunumsal problemlere kadar pek çok hastalığın tedavisine destek olan solunum terapisi ile hem solunum kaslarını güçlendirmek hem de vücuttaki oksijenisazyonu arttırmak mümkün.
Özsezikli Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Ekibinden Fizyoterapist Dağhan Pişkin, solunum terapisinin yaygın kullanım alanlarını, işleyiş biçimini ve faydalarını anlattı.
Nefes almak, şüphesiz hayatta olduğumuzun en önemli göstergelerindendir. Soluk alıp verdiğimize gün içinde muhtemelen dikkat bile etmiyoruzdur; ancak her gün yaklaşık 23000 kez nefes almaktayız ve her nefes alışımızda, hayatımızı devam ettirebilmemiz için gereken ATP enerjisini açığa çıkartmak üzere, oksijen vücudumuzun her köşesine taşınmakta…
Solunum sistemimizin gerek birincil (KOAH, kistik fibrozis, astım), gerek diğer rahatsızlıklarla ilişkili olabilen birçok problemi (Enfeksiyon, cerrahi sonrası pulmoner yani akciğer problemleri) söz konusu olabilmektedir. Bu problemlerden mütevellit solunum güçlüğü, çabuk yorulma gibi olumsuz etkiler bir yana; hayatı tehdit edebilen ciddi tablolar da meydana gelebilmektedir.
Solunum Terapisi, bu rahatsızlıklar baş gösterdiğinde resprituvar (solunumsal) verimi arttırmak, solunum kaslarını güçlendirmek, sekresyonların (salgı) etkin bir şekilde atımını sağlamak, akciğerlerin genişleyebilme yetisini korumak ve arttırmaya yönelik terapist tarafından uygulanan bir grup tedaviyi kapsamaktadır. Amaç kişinin daha rahat soluk alıp vermesine yardımcı olmak ve vücuttaki oksijenizasyonu arttırmaktır.
Klinik tabloya ve tedavi için bir engel olup olmamasına göre değişmekle birlikte, solunum terapisi dahilinde sekresyon (salgı) temizlenmesine yönelik birtakım manuel manevralar, akciğerlerin her bölgesinin iyi bir şekilde havalanmasını sağlayan lokal solunum egzersizleri, bir yardımcı cihaz veya makine eşliğinde yapılan ve girişimsel olmayan işlemler, egzersizler, öksürme eğitimi gibi yöntemler kullanılmaktadır. Hastanın klinik durumu ve uygunluğu göz önünde bulundurularak, en uygun yöntem terapistiniz tarafından belirlenecek, uygulanacak ve gerektiğinde tedaviye hasta refakatçileri de dahil olacaktır.
Solunum terapisinin etkinliğinin kanıta dayalı çalışmalarla da gösterildiği tablolar içinde Kronik Obstruktif Akciğer Hastalığı (KOAH), Kistik Fibrozis, Astım, Bronşit, Pnömoni (Zatürre) gibi akciğer hastalıkları ve ikincil solunum problemlerine rastlanabilen göğüs-kalp-damar cerrahileri, Musküler Distrofi gibi kas hastalıkları, skolyoz gibi kemiksel bozukluklar sayılabilir. Koruyucu veya tedavi edici solunum terapisinin yoğun bakım yatış sürelerini kısalttığı da birçok bilimsel çalışma ile kanıtlanmıştır.
Akciğerlerde kanama, baş ve boyun travmaları, kaburga kırıkları, geçirilmiş kalp krizi, pulmoner emboli, göğüs cerrahisi gibi bazı durumlarda dikkatli uygulanması veya uygulanmaması gerektiğinden, solunum terapisi mutlaka bir profesyonel yönetiminde uygulanmalıdır.
Felç Tedavisinde Sihirli "Ayna Terapisi" Etkisi – www.ntvmsnbc.com – 23 Nisan 2013
İdrar kaçırma problemi toplumda utanılan ve saklanan bir durum olması nedeniyle çoğu birey bu problemin üstesinden gelmek için tedavi görmek yerine sıvı tüketimini azaltma, sık tuvalete gitme, ped kullanımı, sosyal ortamlardan uzaklaşarak problemi gizleme gibi geliştirdikleri çözümlerle tedavi görememektedirler. Pek çok birey ise bu durumun bir tedavisini olabileceğini bilmeden ya da idrar kaçırmanın kendi kusurları olduğunu sanarak yaşamlarına devam ederler.
Sağlıklı üriner sistemde idrar deliği (üretra) çevresindeki kaslar üretrayı sıkıca kapatarak idrarın tutulmasını sağlamaktadır. İşeme esnasında bu kaslar gevşemekte ve mesane kası kasılarak boşaltım sağlanmaktadır. Sağlıklı bir boşaltım sisteminde bu kasların yeterli kuvvete sahip olup kasılabilmesi ve gevşeyebilmesi gerekmektedir.
Zaman içerisinde aşırı kilo alımı (obezite), doğum yapmış olmak, menopoz dönemi ile birlikte hormonal değişimler, enfeksiyon, ilaçların yan etkileri, yaş, cinsiyet, genetik hastalıklar, MS, Parkinson gibi nörolojik hastalıklar sonucunda bu kaslara (pelvik taban kasları) aşırı yük biner.
Aşırı yüke maruz kalan bu kaslar zayıflar ya da yüke karşı koymak için aşırı kasılı (spazmda) kalabilir.
Yine mesane sinirlerinin nörolojik hasar görmesi nedeniyle idrar kaçırma (inkontinans) problemleri ortaya çıkabilir.
Hastaların klinik değerlendirmeleri sonrasında hastaya uygun oluşturulmuş tedavi programı belirlenir ve hastaya detaylı bilgilendirme yapıldıktan sonra tedavi protokolüne başlanarak gelişmeler takip edilir.
Bu noktada unutulmaması ve bilinmesi gereken önemli bir nokta; idrarı tutmayı sağlayan kasların vücudumuzdaki diğer kaslardan farklı olmadığı dolayısı ile onlar gibi zayıflayabileceği ve problem çıkarabileceğidir.
Çocuklarda beş yaşından sonra görülen sık idrara çıkma ya da az tuvalete giderek idrar tutma, gülme esnasında idrar kaçırma, kabızlık gibi problemler de aileler bilinçli olmalıdır. Bu gibi durumlarda mutlaka bir çocuk üroloğu muayenesi sonrası Pelvik taban rehabilitasyonu konusunda eğitim almış bir fizyoterapiste yönlendirilmelidirler.
Pelvik taban kaslarının tedavisinin iki ay ile altı ay kadar sürebileceği, bireylerin tedavilerine sabırlı bir şekilde sadık kalmaları gerektiği bilinmelidir. Yetişkinlerde ve çocuklarda da uygulanan pelvik taban rehabilitasyonu ve tedavi seçeneği, yurtdışında geçerliliği olmasına ve yıllardır kullanılmasına rağmen ülkemizde ne yazık ki daha yeni yeni öğrenilip uygulanmaya başlanmıştır.
Sağlıklı günler...
Not: Sorularınıza danisma@ozsezikli.com a email, 05416387300 'a WhatsApp mesaj veya 0212 2744462 no'yu arayarak cevap alabilirsiniz.
Skolyoz kelimesi Yunanca “crooked” kelimesinden türetilmiş ve tirbuşon anlamına gelmektedir. Skolyoz omurgaya arkadan bakıldığında omurganın C veya S şeklinde bükülme deformitesidir. Omurganın bu eğriliğine omurların kendi arasında dönmesi eşlik eder ve üç boyutlu bir deformite oluşur.
Kifoz ise halk dilinde kamburluk olarak bilinen hastalıktır. Omurgaya yandan bakıldığında özellikle sırt bölgesinde olması gereken eğrinin artması veya azalmasıdır. Omurga da bulunan bu bulguların hastalık olarak adlandırılması için eğriliklerin ölçüm sonrası 10 derecenin üstünde olması veya omurga da yapısal olarak asimetriye sebep olması gerekir.
Omurganın bu üç boyutlu deformitelerinin nedenleri için yıllardır süre gelen ve devam eden araştırmalar sonucunda bir çok cevaplar bulunmuş olsa bile hastalığın kesin bir nedeni yoktur. Bu hastalıklar doğumsal, dejeneratif, nöromüsküler ( kas-sinir sistemi kaynaklı ) ve idiopatik (sebebi bilinmeyen ) olarak dört ana grup da incelenir.
Sayısız teori olmasına rağmen, skolyoz hastalığı görülme sıklığı minor eğriliklerde Kadın /Erkek oranı eşittir; ancak tedavi ihtiyacı gösteren majör eğriliklerde Kadın/Erkek oranı 8/1 dir.
Genetik faktöre bağlı olarak Türk toplumunda ( Kafkas ırkında ) görülme sıklığı her doğan 100 çocuğun 3 ünde omurga bozukluğuna rastlanmaktadır.
Hastalığın doğal seyri, kişinin yaşına ve özellikle büyüme çağında olup olmamasına göre değişmektedir. Kötü yönde ilerleme olan hastalarda birçok iskelet sistemi hastalıkları ve solunum problemleri hastalığa eşlik edebilmektedir.
Skolyoz hastalığında kişinin iskelet sisteminde dışardan çıplak gözle görülebilecek problemlerden bazıları :
Omurga bozukluklarının tedavisi için hipokrat döneminden bu yana bir çok tedavi fikri denenmiş olmasına rağmen günümüzde Skolyoz hastalığının tedavisinde 3 esas yöntem bulunmaktadır.
Özellikle cerrahi tedavi kişinin omurga esnekliğini ve hareketliğini tam olarak kısıtladığı için cerrahi öncesi egzersiz ve korse tedavisi mutlaka denenmelidir.
Omurga eğriliğin egzersiz ile tedavisinde günümüzde birçok farklı anlayış bulunmaktadır. Bunları geleneksel skolyoz egzersizi olarak bilinen Bennet protokolü ve Schroth gibi tedavi edici egzersiz sistemleri ve pilates, yüzme gibi tamamlayıcı egzersizler olarak ikiye ayırabiliriz.
Geleneksel Skolyoz Egzersiz Sistemi “Bennet Protokolü”
Omurga eğriliklerinin geleneksel tedavisinde en sık Bennet Protokolü kullanılmaktadır. Geleneksel olan bu protokolde, omurga bir ip olarak düşünülerek, almış olduğu eğri pozisyon, çeşitli ilkeler çerçevesinde gerilip ve kuvvetlendirilmesi ile düzelme hedeflenir. Protokolün ana egzersiz öğeleri Lokal Mobilizasyon, Kas Eğitimi, Omurganın Desteklenmesi ve Aktivitelerin düzenlenmesidir.
Örneğin sol torakal C skolyozu olan bir kişide açıklık sağa bakar. O nedenle sağ kol ve bacak yukarı kaldırılır. Bir başka örnek daha vermek ister isek sol torakal S skolyozu olan bir kişide açıklık sağa bakar. O nedenle sağ kol ve sol bacak yukarı kaldırılırak skolyozun iyileştirilmesi hedeflenir.
Omurga eğriliklerinin tedavisi yakın zamana kadar belirtiğimiz gibi kişinin omurgasının bir ip olarak düşünülerek tedavi edilmesi prosedürüne dayanmakta idi. Fakat daha yeni yapılan araştırmalar üç boyutlu olan bu hastalığın tedavisinde, iki boyutlu egzersiz sistemlerinin yetersiz kaldığını, hastalığın üç boyutlu bir sistem anlayışı ile tedavide daha etkili sonuçlar alınabileceğini göstermiştir.
1900 yılların başlarında kendisi de skolyoz hastası olup 16 yıl aralıksız çelik korse tedavisi uygulanmış olan Katharina Schroth tarafından geliştirilen Schroth 3D Rehabilitasyon Sisteminin en önemli özelliği hastalığı üç boyut da ele almasıdır.
Schroth 3D Rehabilitasyon sistemi omurgayı diğer tedavi sistemlerinden farklı olarak bir ip gibi değil de birbirinin üzerinde hareket eden bloklar olarak kabul eder ve bu blokların birbirlerine göre farklı düzlemlerde ki Sağ-Sol, Ön-Arka ve Rotasyon deformitelerini aynı anda tedavi etmeyi amaçlar.
Rehabilitasyon sisteminin ilk aşaması, egzersiz planının, düzeltilmiş vücut pozisyonunda rotasyonel solunum egzersizleri ile birleştirilmesidir. Kişinin rotasyonel solunum egzersizlerini tam olarak uygulaması, kişinin duruşunda kısa sürede kozmetik bir iyileşme sağlayarak kişide hastalıktan bağımsız “Farkındalık Postürü” olarak adlandırdığımız farklı bir duruşun oluşmasını sağlar.
Sistemin ikinci aşaması ise bu “Farkındalık Postürü”nde egzersizlerin günlük yaşama adapte edilmesini içerir. Bunun sonucunda da yapısal deformitede iyileşmenin başlaması ve omurgada ki eğriliğin azalması görülür.
Özetle Schroth 3D Rehabilitasyon sistemi ( tıbbi literatür olarak da etkisi kanıtlanan ) Skolyoz/kifoz gibi 3 boyutlu omurga eğriliği hastalıklarında yapısal iyileşmeyi artıran en güncel ve kabul edilen en etkili egzersiz tedavi sistemidir.
Sağlıklı günler...
Not: Sorularınıza danisma@ozsezikli.com a email, 05416387300 'a WhatsApp mesaj veya 0212 2744462 no'yu arayarak cevap alabilirsiniz.
Çoğu zaman rehabilitasyon evresinin yeterince önemsenmeyip lokal müdahalelerin ön planda tutulduğu fizik tedaviyi, ilk Ermeni fizyoterapistlerden biri olan Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Uzmanı Murat Gazeroğlu’yla konuştuk.
Travma, yaşlılık, yaralanma veya çeşitli hastalıklar sebebiyle eksilen fonksiyonel hareketlerin geri kazandırılmasında uygulanan fizik tedavi yöntemi, teknolojiye paralel olarak her geçen gün gelişip yaygınlaşmaya ve başarılı sonuçlar elde etmeye devam ediyor. Böylece bağımsız hareket ve yaşam kalitesinin artırılması yönünde hizmet veren fizyoterapistler, hastaların en büyük umut kaynağı oluyor.
Çoğu zaman rehabilitasyon evresinin yeterince önemsenmeyip lokal müdahalelerin ön planda tutulduğu fizik tedaviyi, ilk Ermeni fizyoterapistlerden biri olan Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Uzmanı Murat Gazeroğlu’yla konuştuk.
Almanya’da aldığı Kompleks Boşaltıcı Fizyoterapi eğitiminin ardından Özsezikli Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Merkezi’nde, alanında uzman hekimlerin oluşturduğu özel bir ekibe katılan Murat Gazeroğlu, fizik tedaviyi çeşitli boyutlarıyla ele alan, genç bir uzman ve eğitimci. Adını sıkça duyduğumuz, kimi zaman eksik uygulanan fizyoterapinin bölgesel bir tedaviden ibaret olmadığını savunan Gazeroğlu, tedavinin gereklerini ve çalışma ilkelerini anlattı.
Çoğunlukla doğuştan engelli, felç, beyin kanaması veya operasyon geçirmiş, transferi zor olan hastalara hizmet verdiğimizden, ekip olarak, tedavileri hastaların kendi evlerinde sürdürmeyi tercih ediyoruz. Konseptimizin en önemli noktası ‘evde rehabilitasyon’ yani kişinin kendi yaşam alanında rehabilite edilmesi.
Fizik tedavi ve rehabilitasyonun kelime anlamı, basitçe baktığımızda, ‘kişiyi hastalığıyla birlikte bağımsızlaştırmak’. Yani, bir rahatsızlık kişinin beyninde hasar bıraktığında, bu durum hareketlerine yansımış olsa dahi, bundan mutlaka bağımsızlaşması gerekiyor. Bizler de bunu sağlıyoruz.”
Genç uzman, fizik tedavi ile rehabilitasyon arasındaki farka açıklık getirirken, ‘ekip işi’ olarak nitelendirdiği tedavi süreçlerine dair önerilerde de bulundu:
Fizik tedavi daha basit, ağrılı veya omuz tutulması gibi fonksiyonların azaldığı durumlarda; rehabilitasyon ise, kişinin özgürlüğünü etkileyen ciddi problemlerin yaşandığı durumlarda uygulanır. Fizik tedavi genelde cihazlarla uygulanan bir rehabilitasyon biçimidir; rehabilitasyon ise biraz daha egzersize yani fonksiyonel hayata yöneliktir. Örneğin kas erimesi başlayan felçli bir hastayı elektrikli cihazlarla lokal olarak kuvvetlendirebilirsiniz. Ancak amaç kası kuvvetlendirmek değil, fonksiyonel olarak rahatlatmak olduğu için rehabilitasyon yapıyoruz ve tabii, bu bir ekip işi. Uzman bir hekim teşhisi koyar, kişiyi medikal anlamda takip eder; bunun sonrasında fizyoterapist rehabilitasyon programını çizer, düzenler ve hedefler koyarak kişiyi rahatsızlığından bağımsızlaştırmaya çalışır. Gerekirse, yara bakımı ve medikal tedavi için hemşire, psikolojik destek için bir psikolog görev yapar.
Murat Gazeroğlu, hastada etkin sonuç alabilmek için kişinin yaşadığı yerde hizmet verilmesinin önemine dikkat çekiyor: Türkiye’de yapılan en büyük hatalardan biri, yatarak tedavi gören hastaların sosyal ortamlarından uzaklaştırılması. Genellikle hastanın odasına bir yatak konur, sabahtan akşama dek her şey oradadır. Bizler ‘Yatmayın’ diyoruz; ‘Masanızda yemek yiyin, biri yediriyorsa bile masanızda yedirsin, televizyonunuzu yine kendi saatinizde seyredin.’ Yani işimizin dörtte biri psikolojik ortamın hazırlanması. Beynin canlanması ve uzvun kendine gelmesi için bir yol çiziyoruz. Yaptığımız, bir bakıma kılavuzluk. Kılavuzluk ediyorsanız her türlü ayrıntıyı göz önünde bulundurmak zorundasınız. Hiçbir şey yapamıyorsanız bile zarar vermemek zorundasınız.
2011 yılında uğradığı silahlı saldırı sonucu felç geçiren İbrahim Tatlıses’in Türkiye’deki tedavi süreciyle de bire bir ilgilenen Gazeroğlu, sanatçının Almanya’daki tedavisinin ardından "Beni kandırdılar, reklam malzemesi yaptılar" dediğini hatırlatarak, sektördeki tüccarlığa da değindi:
İbrahim Tatlıses’in fizyoterapistiliğini yaptığım dönemde önemli ilerleme kaydetmiştik. Ardından robot tedavileri görmek üzere Almanya’ya gitti. Ancak unutmamak gerekir ki, her tedavinin bir endikasyonu var. Sonunda Tatlıses çıktı, ‘Beni kandırdılar, bu robotları kullananlar için beni reklam malzemesi yaptılar’ dedi. Aslında prosedür belliydi, ben ve bir arkadaşım ilk adımlarını attırmıştık. Almanya’ya gittiğinde birkaç adım atabilir durumdaydı. Evet, para kazanılıyor ama sonuçta insanlar sizden medet umuyor. Dolayısıyla, yürüyemeyen felçli bir hastanın basit bir adım attığını görmenin değeri parayla ölçülemez. Sektördeki fizyoterapist ve öğrenci sayısı gitgide artıyor, artmalı da, ama insanların önce kendilerini yetiştirmeleri gerekiyor.
Masraflı bir tedavi yöntemi olan fizyoterapi ve rehabilitasyonun Türkiye’deki durumuna değinen Gazeroğlu, doğru bir tedavi için ekip çalışmasının şart olduğunu vurguladı:
Türkiye’de fizik tedavi gelişiyor, devreye robotlar giriyor. Mezuniyet sonrası eğitimler düzenleniyor ama bunlardan kaçının yararlı olduğu tartışma konusu. Önemli olan sertifika değil, uygulamadır. Örneğin, ‘re step’ adı verilen bir teknolojiye sahibiz. Şöyle ki; hepimiz belli bir şekilde, refleks olarak yürürüz, ancak felçli kişilerin tedavi sürecinde yanlış bir yürüme şekli de oluşabiliyor. Bizim uyguladığımız teknoloji, hastaya sürekli bir program çıkarıyor. Kimi zaman çukura basmış gibi, kimi zaman topuklu ayakkabı giymiş gibi, her adımda bunu uyguluyor. Böylece beyni sürekli çalıştırarak, yürümeyi refleks olmaktan çıkarıp motor hareketine dönüştürüyor. Bu adaptasyon sürecinde fizik tedavi ve rehabilitasyon çok önemli bir rol oynuyor; bu yüzden büyük bir ekiple çalışmak gerekiyor. Bizim ekibimizde herkesin nöroloji, ortopedi, denge problemleri veya konuşma terapisi gibi uzman olduğu bir konu var; bunları rehabilitasyon içinde bir bütün olarak takip ediyoruz. Maalesef Türkiye’de hâlâ bu yok. Ancak branşlaşmış olarak, hastanelerde bulunuyorlar.
Doğru tedavi için hastaların ve yakınların araması gereken başlıca kriterler fayda, tecrübe ve referans olmalı. Örneğin felçli hastalar için ilk altı ay çok önemlidir. Eğer ilk altı ay içinde tedaviye cevap alınamıyorsa, sonraki evreler daha yavaş ilerleyecektir. Unutulmaması gereken önemli noktalardan biri de, hiçbir hastanın birbirine benzemediğidir.
Gazeroğlu, tedavinin maddi boyutuna dair sorumuzu ise şöyle yanıtlıyor:
Rehabilitasyon değil ama fizik tedavi SSK üzerinden yapılabiliyor. Belediyeler, büyük kurumlar da hizmet verebiliyor. Bizim verdiğimiz tedavide ücretler özel kurumların kendi kliniklerindeki ücretler civarında. Maalesef, fizik tedavi çok ucuz bir yöntem değil. Devlet 30 veya 60 seansı karşılıyor. Tedaviler, personel yetersizliğinden dolayı kimi zaman verimli olamıyor. Öte yandan, ulaşılabilirlik ve hastaya vereceğiniz hizmetin boyutu da fiyat belirlemede önem taşıyor. Bazı durumlarda birtakım cihazlara ihtiyacı olmasına rağmen kişiyi transfer edemiyor veya cihazı götüremiyorsunuz. Bizler bu noktada elimizden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyoruz. Sonuçta, herkesin parası olmak zorunda değil, ama herkes bir şekilde tedavi olmak zorunda.
İlk Ermeni fizyoterapistlerden ve ilk mezunlardan biriyim ancak sayımız şu an çok yüksek değil. 15 yıldır bu işi yapmama rağmen, özellikle yurtdışında uzun yıllar eğitim aldığım için, Ermeni cemaatiyle çok yakın olamadım. Artık kendi cemaatime hizmet vermek istiyorum. Tüccarlığın devreye girmesiyle maalesef kandırılıyoruz. Bu konuda cemaatin de kafasında net bir fikir oluşturmak istiyorum.
Geleneksel tedavilerin yanı sıra, bilimsel araştırma ve teknolojik gelişmeleri yakından takip ederek etkin ve yeni tedavi yöntemleri kullanan medikal ekibimiz, danışman doktorlarımız, uzman fizyoterapistler, hidroterapist, konuşma terapisti, psikolog, ortez-protez uzmanı ve engelli mimarından oluşmaktadır.
Özsezikli Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Ekibi olarak, hizmetlerimizi size ulaştırmak ve en etkili tedaviyi en uygun ortamda almanızı sağlamak bizler için büyük önem taşır. Tedavinin verimini arttırmak ve zaman, ulaşım gibi tedavinize odaklanmanızı güçleştirecek unsurları ortadan kaldırmak için Özsezikli Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Ekibi, sizin seçtiğiniz ve rahat ettiğiniz mekanda, eksiksiz hizmet vermek üzere uzmanlaşmıştır.
Ekibimiz, hastanın doktoru ile birebir iletişim içinde olup, hastanın durumunun bilgisini kendisi ile paylaşmaktadır. Bize özel hazırlanmış bir otomasyon sistemi aracılığı ile doktor, yönlendirdiği hastaya uygulanan çalışmaların günlük raporlarını ve durumunu on-line takip edebilmektedir.
Rahatsızlıkları gereği bir merkezde tedavi zorunluluğu olmayan veya merkeze gelemeyen hastaların rehabilitasyon almaları kendilerine ve hasta yakınlarına ayrıcalık kazandırmaktadır.
Rehabilitasyon hizmeti, sağlığınızla ilgili yapmanız gerekenleri ertelememeniz için en doğru seçimlerden biridir.
11 yaşındaki Filistin’li Abdul Kareem’i yürüten mucize ayakkabı RE-Step Türkiye’de! Çocuklara, beyin hasarı olan hastalara, yürüyemeyenlere, inme sonrası yürüme güçlüğü çekenlere ve denge sorunu yaşayan yaşlı insanlara umut ışığı doğdu!
Andersen’in ünlü masalı “Kırmızı Pabuçlar”daki sihirli pabuçlar masalın kahramanını isteği dışında dans ettirirken, Re-Step Rehabilitasyon Sistemi yürüme güçlüğü çeken Serebral Palsi’li çocuklara yürümeyi öğreterek masalların bile ötesine geçiyor.
Çünkü çoğu sağlıklı çocuğun hayalini masaldaki gibi sihirli pabuçlarla dans etmek süslerken, 11 yaşındaki Filistin’li Abdul Kareem, “sadece yaşıtları gibi yürüyüp oynayabilmenin” hayalini kuran Serebral Palsi’li çocukların masalının kahramanı… Ve bu masal “Sihirli ayakkabı Re-Step” ve beraberinde uygulanan rehabilitasyon sistemiyle ile gerçek oldu.
CNN International’in haberine göre Serebral Palsi ile doğan ve 1 yıl öncesine kadar adım atmakta bile zorluk çeken 11 yaşındaki Abdul Kareem’in hayatı Re-Step Rehabilitasyon Sistemi ile tanıştıktan sonra tamamen değişti ve fizyoterapisti ile sadece 3 ay çalıştıktan sonra futbol bile oynamaya başladı.
Özsezikli Fizyoterapi ve Rehabilitasyon ekibi tarafından Türkiye’de uygulanmaya başlayan Re-Step Rehabilitasyon Sistemi özellikle felç, CP ve beyin travması ve geriatrik hastalarda yürüme ve denge performansında gelişme sağlıyor. Re-Step Rehabilitasyon Sistemi aynı zamanda, yaşlılarda ve Serebral Palsi ile doğan çocuklarda zorlayıcı hareketler sonucu düşmelere karşı, kişinin kendi başına mücadele edebilme kabiliyetini geliştiriyor.
Hareket kabiliyetini kaybetmiş kişilerde rehabilitasyona yardımcı olan sistem bir çift Re-Step ayakkabısı ve bilgisayar programından oluşuyor.
Bilim insanlarının yeni buluşuna göre insan vücudunda da Kaos Teorisi var! Step of Mind şirketi Glasgow Strathclyde Üniversitesi ile birlikte yürüttüğü araştırmalar sonucu engelli beyninin normal beynin aksine, komutlar karşısında düzenli ve stabil çalıştığı için kişinin yürümede zorluk çektiğini kanıtladı.
Re-Step tabanın açısını ayarlayarak ayakkabının eğimini değişken kılar. Bu değişkenlik beyinin dengeyi sağlayabilmek ve yürüyebilmek için daha çok çalışmasına neden olur bu da beyinin hareket merkezinde iyileşmeyi sağlar.
Tabanında dörder motordan oluşan ayakkabılar, kişinin attığı her adımda farklı tepkiler vermesini sağlar. Strathclyde’s Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Kurucu Araştırma Üyesi David Carus’un bu konudaki görüşü ‘’ Bu değişkenlik kişinin beyninin sürekli aktif olmasın sebep olur. Bir sonraki adımda eğimin ne olacağı bilinmediğinden, kişiyi neyle karşılaşacağı belirsiz olduğundan her bir hareketi düşünmeye ve buna hazır olmaya mecbur eder’’ şeklindedir.
Yayın tarihi: 09.08.2012
Çoğu zaman rehabilitasyon evresinin yeterince önemsenmeyip lokal müdahalelerin ön planda tutulduğu fizik tedaviyi, ilk Ermeni fizyoterapistlerden biri olan Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Uzmanı Murat Gazeroğlu’yla konuştuk.
Travma, yaşlılık, yaralanma veya çeşitli hastalıklar sebebiyle eksilen fonksiyonel hareketlerin geri kazandırılmasında uygulanan fizik tedavi yöntemi, teknolojiye paralel olarak her geçen gün gelişip yaygınlaşmaya ve başarılı sonuçlar elde etmeye devam ediyor. Böylece bağımsız hareket ve yaşam kalitesinin artırılması yönünde hizmet veren fizyoterapistler, hastaların en büyük umut kaynağı oluyor.
Çoğu zaman rehabilitasyon evresinin yeterince önemsenmeyip lokal müdahalelerin ön planda tutulduğu fizik tedaviyi, ilk Ermeni fizyoterapistlerden biri olan Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Uzmanı Murat Gazeroğlu’yla konuştuk.
Almanya’da aldığı Kompleks Boşaltıcı Fizyoterapi eğitiminin ardından Özsezikli Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Merkezi’nde, alanında uzman hekimlerin oluşturduğu özel bir ekibe katılan Murat Gazeroğlu, fizik tedaviyi çeşitli boyutlarıyla ele alan, genç bir uzman ve eğitimci. Adını sıkça duyduğumuz, kimi zaman eksik uygulanan fizyoterapinin bölgesel bir tedaviden ibaret olmadığını savunan Gazeroğlu, tedavinin gereklerini ve çalışma ilkelerini anlattı.
Çoğunlukla doğuştan engelli, felç, beyin kanaması veya operasyon geçirmiş, transferi zor olan hastalara hizmet verdiğimizden, ekip olarak, tedavileri hastaların kendi evlerinde sürdürmeyi tercih ediyoruz. Konseptimizin en önemli noktası ‘evde rehabilitasyon’ yani kişinin kendi yaşam alanında rehabilite edilmesi.
Fizik tedavi ve rehabilitasyonun kelime anlamı, basitçe baktığımızda, ‘kişiyi hastalığıyla birlikte bağımsızlaştırmak’. Yani, bir rahatsızlık kişinin beyninde hasar bıraktığında, bu durum hareketlerine yansımış olsa dahi, bundan mutlaka bağımsızlaşması gerekiyor. Bizler de bunu sağlıyoruz.”
Genç uzman, fizik tedavi ile rehabilitasyon arasındaki farka açıklık getirirken, ‘ekip işi’ olarak nitelendirdiği tedavi süreçlerine dair önerilerde de bulundu:
Fizik tedavi daha basit, ağrılı veya omuz tutulması gibi fonksiyonların azaldığı durumlarda; rehabilitasyon ise, kişinin özgürlüğünü etkileyen ciddi problemlerin yaşandığı durumlarda uygulanır. Fizik tedavi genelde cihazlarla uygulanan bir rehabilitasyon biçimidir; rehabilitasyon ise biraz daha egzersize yani fonksiyonel hayata yöneliktir. Örneğin kas erimesi başlayan felçli bir hastayı elektrikli cihazlarla lokal olarak kuvvetlendirebilirsiniz. Ancak amaç kası kuvvetlendirmek değil, fonksiyonel olarak rahatlatmak olduğu için rehabilitasyon yapıyoruz ve tabii, bu bir ekip işi. Uzman bir hekim teşhisi koyar, kişiyi medikal anlamda takip eder; bunun sonrasında fizyoterapist rehabilitasyon programını çizer, düzenler ve hedefler koyarak kişiyi rahatsızlığından bağımsızlaştırmaya çalışır. Gerekirse, yara bakımı ve medikal tedavi için hemşire, psikolojik destek için bir psikolog görev yapar.
Murat Gazeroğlu, hastada etkin sonuç alabilmek için kişinin yaşadığı yerde hizmet verilmesinin önemine dikkat çekiyor: Türkiye’de yapılan en büyük hatalardan biri, yatarak tedavi gören hastaların sosyal ortamlarından uzaklaştırılması. Genellikle hastanın odasına bir yatak konur, sabahtan akşama dek her şey oradadır. Bizler ‘Yatmayın’ diyoruz; ‘Masanızda yemek yiyin, biri yediriyorsa bile masanızda yedirsin, televizyonunuzu yine kendi saatinizde seyredin.’ Yani işimizin dörtte biri psikolojik ortamın hazırlanması. Beynin canlanması ve uzvun kendine gelmesi için bir yol çiziyoruz. Yaptığımız, bir bakıma kılavuzluk. Kılavuzluk ediyorsanız her türlü ayrıntıyı göz önünde bulundurmak zorundasınız. Hiçbir şey yapamıyorsanız bile zarar vermemek zorundasınız.
2011 yılında uğradığı silahlı saldırı sonucu felç geçiren İbrahim Tatlıses’in Türkiye’deki tedavi süreciyle de bire bir ilgilenen Gazeroğlu, sanatçının Almanya’daki tedavisinin ardından "Beni kandırdılar, reklam malzemesi yaptılar" dediğini hatırlatarak, sektördeki tüccarlığa da değindi:
İbrahim Tatlıses’in fizyoterapistiliğini yaptığım dönemde önemli ilerleme kaydetmiştik. Ardından robot tedavileri görmek üzere Almanya’ya gitti. Ancak unutmamak gerekir ki, her tedavinin bir endikasyonu var. Sonunda Tatlıses çıktı, ‘Beni kandırdılar, bu robotları kullananlar için beni reklam malzemesi yaptılar’ dedi. Aslında prosedür belliydi, ben ve bir arkadaşım ilk adımlarını attırmıştık. Almanya’ya gittiğinde birkaç adım atabilir durumdaydı. Evet, para kazanılıyor ama sonuçta insanlar sizden medet umuyor. Dolayısıyla, yürüyemeyen felçli bir hastanın basit bir adım attığını görmenin değeri parayla ölçülemez. Sektördeki fizyoterapist ve öğrenci sayısı gitgide artıyor, artmalı da, ama insanların önce kendilerini yetiştirmeleri gerekiyor.
Masraflı bir tedavi yöntemi olan fizyoterapi ve rehabilitasyonun Türkiye’deki durumuna değinen Gazeroğlu, doğru bir tedavi için ekip çalışmasının şart olduğunu vurguladı:
Türkiye’de fizik tedavi gelişiyor, devreye robotlar giriyor. Mezuniyet sonrası eğitimler düzenleniyor ama bunlardan kaçının yararlı olduğu tartışma konusu. Önemli olan sertifika değil, uygulamadır. Örneğin, ‘re step’ adı verilen bir teknolojiye sahibiz. Şöyle ki; hepimiz belli bir şekilde, refleks olarak yürürüz, ancak felçli kişilerin tedavi sürecinde yanlış bir yürüme şekli de oluşabiliyor. Bizim uyguladığımız teknoloji, hastaya sürekli bir program çıkarıyor. Kimi zaman çukura basmış gibi, kimi zaman topuklu ayakkabı giymiş gibi, her adımda bunu uyguluyor. Böylece beyni sürekli çalıştırarak, yürümeyi refleks olmaktan çıkarıp motor hareketine dönüştürüyor. Bu adaptasyon sürecinde fizik tedavi ve rehabilitasyon çok önemli bir rol oynuyor; bu yüzden büyük bir ekiple çalışmak gerekiyor. Bizim ekibimizde herkesin nöroloji, ortopedi, denge problemleri veya konuşma terapisi gibi uzman olduğu bir konu var; bunları rehabilitasyon içinde bir bütün olarak takip ediyoruz. Maalesef Türkiye’de hâlâ bu yok. Ancak branşlaşmış olarak, hastanelerde bulunuyorlar.
Doğru tedavi için hastaların ve yakınların araması gereken başlıca kriterler fayda, tecrübe ve referans olmalı. Örneğin felçli hastalar için ilk altı ay çok önemlidir. Eğer ilk altı ay içinde tedaviye cevap alınamıyorsa, sonraki evreler daha yavaş ilerleyecektir. Unutulmaması gereken önemli noktalardan biri de, hiçbir hastanın birbirine benzemediğidir.
Gazeroğlu, tedavinin maddi boyutuna dair sorumuzu ise şöyle yanıtlıyor:
Rehabilitasyon değil ama fizik tedavi SSK üzerinden yapılabiliyor. Belediyeler, büyük kurumlar da hizmet verebiliyor. Bizim verdiğimiz tedavide ücretler özel kurumların kendi kliniklerindeki ücretler civarında. Maalesef, fizik tedavi çok ucuz bir yöntem değil. Devlet 30 veya 60 seansı karşılıyor. Tedaviler, personel yetersizliğinden dolayı kimi zaman verimli olamıyor. Öte yandan, ulaşılabilirlik ve hastaya vereceğiniz hizmetin boyutu da fiyat belirlemede önem taşıyor. Bazı durumlarda birtakım cihazlara ihtiyacı olmasına rağmen kişiyi transfer edemiyor veya cihazı götüremiyorsunuz. Bizler bu noktada elimizden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyoruz. Sonuçta, herkesin parası olmak zorunda değil, ama herkes bir şekilde tedavi olmak zorunda.
İlk Ermeni fizyoterapistlerden ve ilk mezunlardan biriyim ancak sayımız şu an çok yüksek değil. 15 yıldır bu işi yapmama rağmen, özellikle yurtdışında uzun yıllar eğitim aldığım için, Ermeni cemaatiyle çok yakın olamadım. Artık kendi cemaatime hizmet vermek istiyorum. Tüccarlığın devreye girmesiyle maalesef kandırılıyoruz. Bu konuda cemaatin de kafasında net bir fikir oluşturmak istiyorum.
Geleneksel tedavilerin yanı sıra, bilimsel araştırma ve teknolojik gelişmeleri yakından takip ederek etkin ve yeni tedavi yöntemleri kullanan medikal ekibimiz, danışman doktorlarımız, uzman fizyoterapistler, hidroterapist, konuşma terapisti, psikolog, ortez-protez uzmanı ve engelli mimarından oluşmaktadır.
Özsezikli Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Ekibi olarak, hizmetlerimizi size ulaştırmak ve en etkili tedaviyi en uygun ortamda almanızı sağlamak bizler için büyük önem taşır. Tedavinin verimini arttırmak ve zaman, ulaşım gibi tedavinize odaklanmanızı güçleştirecek unsurları ortadan kaldırmak için Özsezikli Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Ekibi, sizin seçtiğiniz ve rahat ettiğiniz mekanda, eksiksiz hizmet vermek üzere uzmanlaşmıştır.
Ekibimiz, hastanın doktoru ile birebir iletişim içinde olup, hastanın durumunun bilgisini kendisi ile paylaşmaktadır. Bize özel hazırlanmış bir otomasyon sistemi aracılığı ile doktor, yönlendirdiği hastaya uygulanan çalışmaların günlük raporlarını ve durumunu on-line takip edebilmektedir.
Rahatsızlıkları gereği bir merkezde tedavi zorunluluğu olmayan veya merkeze gelemeyen hastaların rehabilitasyon almaları kendilerine ve hasta yakınlarına ayrıcalık kazandırmaktadır.
Rehabilitasyon hizmeti, sağlığınızla ilgili yapmanız gerekenleri ertelememeniz için en doğru seçimlerden biridir.
Rehabilitasyon hastalarının kanatsız melekleri. Yürümek, konuşmak, yemek yemek, sağlık bir insan için günlük hayatın en sıradan aktiviteleri arasında yer alır. Oysa doğuştan, kaza ya da travma sonucu fiziksel engeli olan insanlar için bir bardak suya uzanmak ya da çorbasını içmek için kaşığını kavrayabilmek aylarca süren bir rehabilitasyonun sonucunda elde edilen büyük bir zaferdir
Özsezikli Group, rehabilitasyon alanındaki ileri teknoloji sistemlerini ülkemize getirerek hastalarının faydasına sunan, bunun yanında temel insani değerleri korumak gerektiğine inanan, genç, dinamik, enerji dolu ve konusunda uzman bir ekipten oluşuyor… Özsezikli Group’un rehabilite ettiği hastalara, kaydettikleri ilerlemenin en büyük etkenini sorsanız hemen hemen aynı cevabı alırsınız: sevgi dolu yaklaşım… Yenilikçi ve etkin rehabilitasyonun yanısıra, bu samimi ve özverili yaklaşım, hastanın motivasyonunu öyle bir artırıyor ki, daha kısa sürede etkili sonuçlar alınıyor.
Biz de Özsezikli Group’u daha yakından tanımak istedik ve yöneticilerinden uzman fizyoterapist Bülent Özsezikli ve uzman fizyoterapist Güven Çetin’e çeşitli sorular yönelttik.
Özsezikli Group, en ileri rehabilitasyon sistemlerini ülkemize getiren, eğitim ve danışmanlık hizmeti veren ve evde fizyoterapi ve rehabilitasyon hizmetlerini uygulayan bir ekiptir. Attığımız her adımda tek bir soruya odaklanırız: “Hastaların yaşam kalitelerini nasıl yükseltebiliriz? Fiziksel engelli insanların hayatına nasıl daha fazla anlam katabiliriz?” Yakın zamana kadar ümitsiz olarak görülen pek çok rehabilitasyon vakasında yüz güldürücü gelişmelere tanık olmamızın nedeni de budur. Tıp alanındaki teknolojik gelişmeleri yakından takip edip ileri rehabilitasyon sistemlerini ülkemize getiriyoruz. Böylece sürekli araştıran, mesleki eğitimlerle bilgilerini güncelleyen, yurt içindeki ve yurtdışındaki kongreleri, toplantıları takip eden, yenilikçi ve dinamik bir Özsezikli Fizyoterapi ve Rehabilitasyon ekibi ortaya çıkıyor.
Biz, danışman doktorlar, uzman fizyoterapistler, hidroterapist, konuşma terapisti, psikolog, ortez-protez uzmanı ve engelli mimarından oluşan uzmanlar ile birlikte hareket ederek multidisipliner bir tedavi yaklaşımını benimsiyoruz.
İstanbul’un önemli sağlık lokasyonlarından birinde, çok amaçlı hizmet veren hasta koordinasyon ve eğitim merkezimizde; hastaların rehabilitasyonunun yanı sıra yurt içinden ve yurt dışından değerli uzmanların katılımıyla mesleki eğitimler ve toplantılar düzenleniyor.
İleri rehabilitasyon sistemleri getirdiğinizi söylediniz, hangi rahatsızlıklar için, ne tür tedavi sistemleri getiriyorsunuz?
Fonksiyonel rehabilitasyon uygulamaları için MediTouch Rehabilitasyon Sistemi, yürüme ve denge problemi yaşayan hastalar içinse Re-Step Rehabilitasyon Sistemini ülkemizde hem uyguluyor hem de eğitim ve diğer merkezlere satış hizmetlerini üstlenmiş bulunuyoruz.
MediTouch Rehabilitasyon Sistemi, hangi sebepten kaynaklanıyor olursa olsun, baş, beden, el, kol ve bacakta hareket kaybına veya işlev bozukluğuna sahip kişilerin tedavilerine yönelik bir fonksiyonel rehabilitasyon sistemidir. Sistem, özel bir bilgisayar programı aracılığı ile çalışan ve farklı bölgeler için tasarlanmış dört üründen oluşuyor.
Bunlar, hastanın ihtiyaç duyduğu ama genelde zorlanarak yaptığı egzersizleri, ilgi çekici bilgisayar oyunlarını kullanarak motivasyonla yapmasına imkân tanıyor. Bu egzersizler tercihe göre, tek bir bölgeyi veya uzvu çalıştırmaya yönelik ya da farklı bölgelerin aynı anda çalışmasına olanak sağlayacak şekilde birbirleri ile bağlantılı olarak programlanabilmekte.
MediTouch Rehabilitasyon Sistemi, hastanın zihinsel ve fiziksel performansını artırarak, günlük fonksiyonel işlevlerini daha kolay yerine getirmesine yardımcı oluyor.
Doğuştan ve sonradan oluşan ortopedik veya nörolojik rahatsızlıklarda uygulanabiliyor.
Son zamanlarda basında rastladığımız ‘Beyine Yürümeyi Öğreten’ Re-Step Rehabilitasyon Sistemi’ni de sanırım siz getiriyor ve uyguluyorsunuz. Sistemi kısaca anlatır mısınız?
Re-Step Rehabilitasyon Sistemi, yürüme ve denge sorunu yaşayan hastalara yönelik geliştirilmiş özel bir çift mekatronik ayakkabı ve softwareden (yazılımdan) oluşan bir sistemdir. Beyine motor öğrenme uyarısı göndererek, beyini problem çözme ve koordinasyon için uyarma fikrine dayalıdır.
Ayakkabıların tabanında bir motor ve bu motora bağlı dört adet piston bulunmaktadır. Pistonlar yürüme sırasında düzensiz bir şekilde alçalıp yükselerek ayağın farklı pozisyonlarda basmasını sağlar. Bu minimal değişiklikler, beynin adaptasyon yeteneğini arttırarak, hareket merkezinde iyileşme sağlamaktadır. Ayakkabılar her bir kullanıcının ihtiyacına ve gelişimine göre özel programlanabilmektedir.
Sadece eğitim verdiğimiz uzmanlar ve rehabilitasyon merkezleri tarafından uygulanabilen Re-Step Rehabilitasyon Sistemi özellikle felçli, CP (Serebral Palsi)’li ve beyin travması geçirmiş hastaların yürüme ve denge performansında gelişme sağlamaktadır. Sistem aynı zamanda, yaşlıların farklı yol koşullarına karşı mücadele edebilme yeteneklerini geliştirmelerine ve böylece düşmelerini önlemeye yardımcı olmaktadır.
Hayır, biz bunları kendi hastalarımızda kullanmakla birlikte, aynı zamanda bu sistemlerin Türkiye distribütörüyüz. Meditouch ürünleri, Çapa, Marmara gibi büyük üniversite hastanelerinde ve Ankara’da kullanılmaya başlandı. Re-Step daha çok yeni. Kısa süre içinde Ankara’da başlayacak. . Her iki sistem için de gerek üniversiteler, gerek dal merkezleri ve özel eğitim merkezleri ile temaslarımız sürüyor. Amacımız daha çok hastaya ulaşarak, daha kısa sürede etkin tedavi almalarını sağlamak.
Felçliler, MS ve Parkinson hastaları ile kafa travması geçirmiş ya da omuriliği yaralanmış kişiler, ortopedik hastalar, “Serebral Palsy”li çocuklar gibi çeşitli nedenlerle başını, gövdesini, kol ve bacaklarını hareket ettiremeyenler, bilgisayar oyunlarıyla tedavi edilebiliyor.
Tüm vücut terapisi için geliştirilen “MediTouch Rehabilitasyon Sistemi”, hastaların eğlenceli bilgisayar oyunlarıyla motivasyonunu sağlayarak, vücudunu daha kısa sürede hareket ettirebilmesine yardımcı oluyor. Kablosuz olan ve vücudun çeşitli yerlerini aynı anda çalıştıran cihazla uygulanan sistemde, ilgi çekici bilgisayar oyunlarını kullanan hastalar, ihtiyaç duydukları ama sıkılarak yaptıkları egzersizleri farklı bir motivasyonla gerçekleştiriyor. Cihazla yapılan fizik tedavi ve rehabilitasyon sistemi, MS, Parkinson ve felçli hastalar ile kafa travması geçirmiş ya da omuriliği yaralanmış kişiler, ortopedik hastalar, Serebral Palsy’li çocuklarda uygulanabiliyor.
Bazı üniversite hastanelerinde ve özel merkezlerde hastalara uygulanan sistem, hastanın isterse evde de tedavisine devam etmesine olanak sağlıyor. İhtiyaç halinde uzaktan bağlantı (tele-rehabilitasyon) ile de desteklenen sistem sayesinde hasta özel nedenlerden dolayı başka bir ile yada ülkeye gitmek zorunda kaldığında fizyoterapistiyle internet üzerinden bağlantı kurarak web kamerası aracılığıyla tedavisine devam edebiliyor.
Fizik tedavi yöntemini değerlendiren nöroloji uzmanı Doç. Dr. Yakup Krespi, sistemin, hastaların gerçekleştirmekte zorlandığı veya gerçekleştiremediği aktiviteleri, “biofeedback” (zihnin beden üzerinde gösterdiği etki) sistemini kullanarak beyne yeniden hatırlattığını söyledi. Dr. Krespi, fonksiyonel hareket kabiliyetini artıran bu sistemin nörolojik rahatsızlıklarda kullanılmasının, standart rehabilitasyon anlayışına ek olarak önemli yararlar sağladığını ifade etti. Krespi, “Sistemin sağladığı kontrollü egzersiz uygulamalarıyla yani ayarlanabilen zorluk dereceleriyle egzersizlerin sadece seçilen bölgelere uygulanabilmesi hastanın yapamadığı hareketleri geliştirmesinin yanı sıra istenmeyen alternatif hareketlerin kontrol edilmesine veya önlenmesine de faydalı ’’dedi.
Felçliler, MS ve Parkinson hastaları ile kafa travması geçirmiş ya da omuriliği yaralanmış kişiler, bilgisayar oyunlarıyla tedavi edilebiliyor
Tüm vücut terapisi için geliştirilen "MediTouch Rehabilitasyon Sistemi", hastaların eğlenceli bilgisayar oyunlarıyla motivasyonunu sağlayarak, vücudunu daha kısa sürede hareket ettirebilmesine yardımcı oluyor.
Kablosuz olan ve vücudun çeşitli yerlerini aynı anda çalıştıran cihazla uygulanan sistemde, ilgi çekici bilgisayar oyunlarını kullanan hastalar, ihtiyaç duydukları ama sıkılarak yaptıkları egzersizleri farklı bir motivasyonla gerçekleştiriyor. Cihazla yapılan fizik tedavi ve rehabilitasyon sistemi, MS, Parkinson ve felçli hastalar ile kafa travması geçirmiş ya da omuriliği yaralanmış kişiler, ortopedik hastalar, Serebral Palsy'li çocuklarda uygulanabiliyor.
Bazı üniversite hastanelerinde ve özel merkezlerde hastalara uygulanan sistem, hastanın isterse evde de tedavisine devam etmesine olanak sağlıyor. İhtiyaç halinde uzaktan bağlantı (tele-rehabilitasyon) ile de desteklenen sistem sayesinde hasta özel nedenlerden dolayı başka bir ile ya da ülkeye gitmek zorunda kaldığında fizyoterapistiyle internet üzerinden bağlantı kurarak web kamerası aracılığıyla tedavisine devam edebüiyor.
Fizik tedavi yöntemini değerlendiren nöroloji uzmanı Doç. Dr. Yakup Krespi, sistemin, hastaların gerçekleştirmekte zorlandığı veya gerçekleştiremediği aktiviteleri, "biofeedback" (zihnin beden üzerinde gösterdiği etki) sistemini kullanarak beyne yeniden hatırlattığını söyledi. Dr. Krespi, fonksiyonel hareket kabiliyetini artıran bu sistemin nörolojik rahatsızlıklarda kullanılmasının, standart rehabilitasyon anlayışına ek olarak önemli yararlar sağladığını ifade etti. Krespi, "Sistemin sağladığı kontrollü egzersiz uygulamalarıyla yani ayarlanabilen zorluk dereceleriyle egzersizlerin sadece seçilen bölgelere uygulanabilmesi hastanın yapamadığı hareketleri geliştirmesinin yanı sıra istenmeyen alternatif hareketlerin kontrol edilmesine veya önlenmesine de faydalı'' dedi.
MediTouch Rehabilitasyon Sistemi, kablosuz olan aparatlarla hastaların eğlenceli bilgisayar oyunları ile motivasyonunu sağlayarak, vücutlarını daha kısa sürede hareket ettirebilmesine yardımcı oluyor.
Felç, MS, Serebral Palsi ve Parkinson gibi hastalıklar nedeniyle başını, gövdesini, kol ve bacaklarını hareket ettiremeyenler, bilgisayar oyunlarıyla tedavi edilebiliyor.
Tüm vücut terapisi için geliştirilen MediTouch Rehabilitasyon Sistemi, hastaların eğlenceli bilgisayar oyunları ile motivasyonunu sağlayarak, vücudunu daha kısa sürede hareket ettirebilmesine yardımcı oluyor. Kablosuz olan ve vücudun çeşitli yerlerini aynı anda çalıştıran cihaz ile uygulanan sistemde, ilgi çekici bilgisayar oyunlarını kullanan hastalar, ihtiyaç duydukları ama sıkılarak yaptıkları egzersizleri farklı bir motivasyonla gerçekleştiriyor. Cihazla yapılan fizik tedavi ve rehabilitasyon sistemi, MS, Parkinson, felç, ortopedi hastaları ile kafa travması geçirmiş ya da omuriliği yaralanmış kişilerde ve Serebral Palsyli çocuklarda uygulanabiliyor. Bazı üniversite hastanelerinde ve özel merkezlerde hastalara uygulanan sistem, hastanın isterse evde de tedavisine devam etmesine olanak sağlıyor. İhtiyaç halinde uzaktan bağlantı (tele-rehabilitasyon) ile de desteklenen sistem, hasta özel nedenlerden dolayı başka bir ile ya da ülkeye gitmek zorunda kaldığında fizyoterapisti ile internet üzerinden bağlantı kurarak web kamerası aracılığıyla tedavisine devam edebiliyor.
Bebekler doğdukları andan itibaren öğrenmeye ve gelişmeye başlar. Onların başardıklarını izlemek de ailelere mutluluk verir. Ama bir yandan da “Acaba çocuğum zamanında ve olması gerektiği gibi mi gelişiyor” diye endişe eder onları yaşıtlarıyla veya önceki çocuklarla karşılaştırmaktan geri duramazlar. Peki ya asıl dikkat edilmesi gereken noktalar nelerdir? Hangi ayda aslında bebeklerden neler beklemeliyiz?
Bebeklerin gelişimi ile ilgili bazı sorulara yanıt vermeden önce çocuğumuzun gelişim için hangi ayda olduğu nasıl hesaplanıyor ondan bahsetmeliyiz. Öncelikle normal bir hamilelik 38-40 hafta sürer ve 37 haftadan önceki doğumlarda bebekler prematüre olarak adlandırılır. Bu bebekler haftasında doğan bebeklerle aynı zamanda ilerleme göstermeyebilirler. Bu nedenle prematüre bebeklerin gelişimlerini takip etmek için düzeltilmiş yaşı kullanırız. Düzeltilmiş yaş doğdukları hafta ile normal süre arası fark bebeğin yaşından eksiltilerek hesaplanır.
Bebekler büyürken onlardan bazı aylarda yapmalarını beklediğimiz kilometre taşları vardır. Birinci ayda bebek yüzüstü yatırıldığında başını kısa süre de olsa kaldırabilir, ancak dik durduğunda boynun desteğe ihtiyacı vardır. Bu ayda parlak ışıklar ilgisini çeker ve tepki verir. İkinci ayın içinde artık gülümsemeye ve anneyi tanımaya başlar, eşyaları takip edebilir. Bu dönemde her dönemde olduğu gibi çocukların yüzüstü zaman geçirmeleri gelişimleri için önemlidir, ayrıca bu dönemde bebeğinizle konuşarak ve göz kontağı kurarak gelişimini destekleyebilirsiniz.
Üçüncü ayda artık dik dururken ve yüzüstü yatarken başını iyi tutmaya ve kaldırmaya başlar. Karın üstü dururken artık kollarından destek alarak gövdesini kaldırabilir. Cisimlere uzanmaya başlar ancak yakalayamaz. Ayağa kaldırdığınızda yeri itebilir. Oyunlarınızla eğlenir ve kendi kendine sesler çıkarmaya başlar. Bu dönemde bebeğinizle oyunlar oynayabilir, birlikte kitap okuyabilir ve oyuncaklarıyla oynaması için onu cesaretlendirerek gelişimine yardım edebilirsiniz.
Beşinci ayda bebeğiniz elleri üzerinde yüzüstü durabilir. Ve artık yüzüstü bıraktığınızda sırtüstüne dönmüş olarak bulabilirsiniz. Destekli olarak oturup oyun oynayabilir. Sırtüstü yatarken ayaklarını ağzına getirmek hoşlarına gider. Yatarken iki eliyle oyuncağını ortaya alıp oynayabilir. Bu dönemde bebeğinizle konuşarak, onun çıkardığı seslere tepkiler vererek çevreyi anlatarak ve onu oyunlara katarak bebeğinizi destekleyebilirsiniz.
Altıncı ve dokuzuncu aylarda ise başlarda desteksiz bir şekilde oturabilir. Oyuncakları bir elinden diğer eline geçirerek oyun oynar. Artık yere bıraktığınızda yerde yuvarlanabilir ve sekizinci aya yaklaştığından gövde dönüşleri ile sizin yardımınız olmadan oturmaya geçebilir. Sekizinci ayda ise emeklemeye başlar. Bu aylarda ismini bilir ve seslendiğinizde anlar. Dokuzuncu ayda yumuşak besinleri verdiğinizde eliyle yiyebilir ve bardaktan iki eliyle tutarak su içebilir. Bu dönemde tekrarlı oyunlara bayılır.
Onuncu aydan itibaren sürünme ve tırmanmalara başlar. Bu ayda ayağa kalkma ve tutunarak adım atabilir. Koltuktan aşağı inme gibi aktiviteleri yapabilir. On ikinci ve on sekizinci aylar arasında bebekten bağımsız yürümesini bekleriz. Artık baba, mama gibi kelimeleri anlamlı kullanmaya başlar. Ayrıca oyuncakları olması gerektiği gibi kullanmaya ve komutlara uymaya başlar. Bu dönemde gerekli güvenli ortamı sağlayıp onu serbest bırakmalı ve çevreyi keşfetmesine izin vermelisiniz.
Öncelikle her çocuk birbirinden farklıdır ancak bazı temel noktalar vardır ki bunlar bizim dikkatimizi çekmelidir. Birinci ayda çocuğun çok gevşek veya çok sert olması ve parlak nesnelere-ışıklara tepki vermemesi, üçüncü ayda başını tutamıyor olması, objeleri kavrayamaması ve hareketli objelere odaklanamaması, yedinci ayda hâlâ desteksiz oturamaması, cisimlere uzanmaması ve seslere tepki vermemesi dikkat etmemiz gereken noktalardır. Ayrıca on ikinci ayın sonunda destekli ayakta duramıyorsa, sürünemiyorsa veya tek tarafla sürünüyorsa ve sakladığınız bir objeyi bulmuyorsa, on sekizinci ayda yürüyemiyorsa ve oyuncaklarıyla veya diğer objeleri nasıl kullanması gerektiğini kavrayamıyorsa bebeğin gelişimiyle ilgili şüphelerimiz oluşabilir.
Bunların yanında bebeğin oyun oynama veya objeye uzanma kavrama gibi işlerini ne kadar simetrik yaptığına, iki yaşından önce belirgin bir el tercihi olmasına, hareketleri yaparken kasılma varlığına veya fazla gevşek olmasına ve kazandığı becerileri kaybetmesi gibi durumlara dikkat etmeliyiz.
Bebeğinizde bunlardan bir veya birkaçını fark ettiğinizde öncelikle doktorunuza danışmalı ve kontrol sonrası bir fizyoterapistten destek almalısınız.
Öncelikle bebeğin gelişimi hakkında annenin gözlemleri, hamilelik-doğum veya doğum sonrası dönem ile bilgiler alınır. Daha sonra yapılan değerlendirmeler ve raporlar sonucu aileye bebeğin gelişimi ve hedeflerimizle ilgili bilgilendirme yapılır. Fizyoterapi ve rehabilitasyon seanslarında çocuğun gelişim basamağına uygun olarak onun motor, mental ve sosyal gelişimini desteklemek için çalışılır. Ayrıca bebeklerin gelişimini desteklemede en önemli faktörlerden biri de aile eğitimidir. Anne, baba ve bakıcı eğitimi de verilerek bebekle doğru iletişimin nasıl kurulacağı, bebek tutuşları, pozisyonlamaları ve gün içinde anlamlı aktivite uygulamalarına yönelik bilgilendirme yapılarak bebeğin gelişimine katkı sağlanır.
Motor gelişim geriliği veya buna neden olan durumların erken fark edilmesi ve erken rehabilitasyona başlanması bebeğin motor ve mental gelişiminin erkenden desteklenerek yaşıtlarına yaklaştırmaya yardımcı olur. Böylece bebeğin ilerideki yaşantısında oyunlara ve etkinliklere katılma, iletişim kurma, okul yaşantısı gibi sosyal alanlara uyum sağlaması ve oluşabilecek fiziksel problemlere yönelik tedbir alınmış olunur. Aynı zamanda umutsuzluk ve stresi ortadan kaldırarak ailelere yol gösterici ve destekleyici bir ortam oluşturulur.
Unutmayın ki bebeğinizi en iyi siz bilirsiniz, şüphelendiğiniz bir durum olduğunda zaman kaybetmeden doktorunuza danışarak ve bir fizyoterapistten yardım alarak bebeğinizin geleceğini değiştirebilirsiniz.
Sağlıklı günler...
Sorularınız için danisma@ozsezikli.com e-mail adresinden, 05416387300 WhatsApp mesaj hattından veya 0212 2744462 numaralı telefondan bize ulaşabilirsiniz.
Günlük hayatta aktivitelerinin doğru yapılması ve hareket düzgünlüğünün sağlanması için gereken en önemli sistemlerden biri Denge Sistemidir. Bu sistem, boşlukta vücudun duruşunu algılar ve yerçekiminin etkisiyle hareketlerin normal yapılabilmesini sağlar. Eğer sistemde herhangi bir problem oluşmuş ise, sendelemeler, baş dönmesi, yürüme kaybı gibi denge bozuklukları ortaya çıkabilir.
Denge sistemi; genel olarak kas-iskelet ve sinir sistemleri olarak bilinmesine karşın gerçekte üç bölümden oluşur. Aslında son bölüm olan kas iskelet sistemi, hareketin gerçekleşmesinde görev almaktadır. Oysa, sistemin ana amacı olan hareket düzgünlüğü için; dışarıdan bilgilerin alınmasını sağlayan algılayıcı yapılar ve bu bilgilerin düzenlenerek hareketin düzgün planlanmasını sağlayan işlemci görevindeki beyin ve beyin sapının doğru çalışması da gerekmektedir. Kısacası denge, bütünüyle birbirini izleyen organizasyon işidir ve herbir bölümün kendine ait farklı görevleri vardır.
Denge sisteminin işlevi, çevreden pozisyon bilgilerinin toplandığı algılayıcı yapılardan başlar. Bu yapılar; gözlerde, kas-iskelet sisteminde ve iç kulakta yer alır ve kişinin boşluktaki pozisyon hissi ile ilgili bilgileri alarak beyne uyarılar gönderir. Bu uyarılar beyinde düzenlenerek, sinir sisteminin kas-iskelet sistemini kontrol etmesiyle düzgün hareketlerin oluşmasını sağlar.
Pozisyon algılayıcı yapılardan en az bilineni, kulaktaki yapılardır. Bu nedenle temel amacı işitme olan kulağın dengeyi etkileyebileceği unutulabilir. Bu yapıların işlevi; boşlukta kişinin pozisyon hissi diye tanımladığımız bulunduğu yeri algılama görevini yapar ve kişinin dikey-yatay konumundaki ivmelenmesini belirler. Ayrıca dönme hareketlerinde de yönü algılar.
Pozisyon algılayıcı yapılar, iki kulakta simetrik şekilde bulunur ve herbir yapı birbirine simetrik çalışır. Bu çalışma şekli, iki taraftan aynı bilgilerin alınmasıyla dengenin oluşmasına neden olur. Eğer herhangi bir tarafta yapı hasarı meydana gelirse, bu denge hali bozulacağı için hasarlı tarafta algılama kaybı ile denge halinin bozulması gerçekleşir. Böylece algılayıcı yapılar fonksiyonunu tam olarak yerine getiremediği için denge kayıpları oluşabilir.
Klinik uygulamalarda; denge sisteminin kompleks olması tanı ve tedavide zorluklara neden olabilir. Denge bozuklukları yaratan nörolojik problemlerde, bölümler arası bağlantılar, sinir sistemi ile sağlandığı için sistem bütünüyle etkilenir. Ancak dışarıdan pozisyon bilgilerini algılayıcı yapılardaki hasarlanma, sistemin tek bölümü olduğu için tanılama gözden kaçabilir.
Aynı zamanda bunun diğer bir nedeni de; özellikle kulaktaki yapıların hasarında kişisel özelliklere (yaş, fiziksel aktivite düzeyi vb.) göre denge bozukluklarının tolere edilebilmesi veya beynin bu fonksiyon kaybını kompanse ederek sistemin normal çalışabilmesi sağlaması şeklinde de açıklanabilir. Kısacası; sürekli olmayan denge bozukluklarında problem oluşturabilecek yapılar arasında kulaktaki algılayıcıların da unutulmaması gerekir.
Denge sisteminde oluşan bozukluklar sonucu kişilerde; sersemlik hissi, savrulma, baş dönmesi, bulantı, kusma, sendeleme, başta ağırlık hissi, yorgunluk gibi semptomlar görülebilir. Yataktan kalkınca sendeleme, ani dönüşlerde sersemlik, yürümede savrulma, engellerden geçememe gibi günlük yaşam aktivitelerini etkileyecek fonksiyon kayıpları oluşabilir. Böylece kişinin günlük ve sosyal hayatı etkilenmiş olur.
Denge sisteminin kompleks olması, bozukluklarının anlaşılmasının yanı sıra kişilerin sağlık profesyonellerine başvurma kararını da etkileyebilmektedir. Bunun nedeni; kişisel özelliklerden dolayı semptomların belli aralıklarla görülmesi ya da günlük yaşam aktivitelerini etkileyecek boyutta olmaması şeklinde açıklanabilir. Özellikle kulaktaki yapıların hasarında beynimizin, belli zaman sonra fonksiyon kayıplarını kompanse edecek mekanizma oluşturması buna en iyi örnektir. Bu yüzden bu problemlerin kulaktan kaynaklı olabileceği ve Kulak Burun Boğaz hekimlerine de başvurulması gerektiği unutulmamalıdır.
Denge rehabilitasyonu diye tanımladığımız vestibüler rehabilitasyon; bu semptomların azaltılması ya da kaldırılması ile kişinin normal hayatındaki denge durumuna dönmesini sağlamak için uygulanır. Özellikle kişilerin kulaktaki algılayıcı yapılarından kaynaklı denge bozukluğu şikâyeti ve bunun sonucunda oluşan fonksiyon kayıplarını gidererek kişinin denge halini tekrar oluşturur. Böylece kişiler günlük yaşam aktivitelerini normal şekilde yapabilecek duruma gelebilirler.
Genellikle kişiler; ani bulantı-kusma, geçmeyen baş dönmesi gibi atak şeklinde şikayetlerle acil servise başvurabilirler. Nörolojik bulguların normal olduğu görülür ise, kişinin atak geçirme nedeninin kulak yapılarındaki denge taşlarının yer değiştirmesi sonucu kaynaklı olabileceği de aklımıza gelmelidir. Bu nedenle de Kulak Burun Boğaz hekimlerine başvurulması doğru tanılama için önemlidir. Tanılama sonrası fizyoterapist eşliğinde uygulanan vestibüler rehabilitasyon kişiye özel olarak programlanarak tedavi edilebilir.
Vestibüler rehabilitasyon kapsamlı bir programdır. Kişiye özel, fizyoterapist eşliğinde yapılan program içerisinde manevralar, göz ve baş hareketleri, odaklanma egzersizleri, kuvvetlendirme egzersizleri, esneklik egzersizleri, yürüme eğitimleri, görev odaklı aktiviteler bulunur. Bu rehabilitasyon programını diğer denge rehabilitasyon programlarından ayıran kulak temelli problemlerde algı kayıplarını gidermek amacıyla azalan yön ya da taraf için algılamanın artırılmasına yönelik egzersizler içermesidir.
Sonuç olarak, denge vücudumuzda bir organizasyon sürecidir ve bu sürecin doğru işlemesinde kulağımızın, boşluktaki pozisyonumuzu algılamasında önemli bir rolü olduğu bilmeliyiz. Bu nedenle denge bozukluğu yaşadığımız zamanlarda, Kulak Burun Boğaz bölümlerine de başvurmamız gerektiğini aklımızda bulundurmalı ve denge rehabilitasyonu ile denge bozukluklarımızın giderilebileceğini unutmamalıyız.
Sağlıklı günler...
Sorularınıza danisma@ozsezikli.com e-mail adresine 0541 638 73 00 numaraya WhatsApp mesajı atarak veya 0212 274 44 62 numaralı telefonu arayarak cevap alabilirsiniz.
Bel ağrısının altı haftaya kadar devam ettiği durumlar akut, üç aya kadar devam ettiği durumlar subakut, bir yıl ve daha uzun sürdüğünde ise kronik olarak değerlendirilmekte ve ne yazık ki vakaların yüzde 5'i ile 10'unun kronik bel ağrısına dönüşebildiği rapor edilmiştir. Oysaki ağrı henüz başlamışken alınacak önlemler, basit hayat tarzı değişiklikleri ve egzersizler ile ağrıyı kontrol altına almak, oluşabilecek ciddi durumları engellemek çok basit ve mümkün olabilir.
Bel ağrımızın nedenlerini anlayabilmek ve bel sağlığımızı koruyabilmek için bel anatomimiz hakkında basitçe fikir sahibi olmak önemli. Bildiğimiz gibi kafatasımız ve kuyruk sokumumuz arasında omurgamız uzanır ve 33 omurdan oluşur. Bu omurlardan üstteki 24 tanesi eklemler aracılığı ile birbirine bağlı ve kısmen hareketlidir. Omurların arka kısmındaki boşluk içinden omurilik dediğimiz ve vücudumuzu hareket ettiren tüm sinirlerin köken aldığı önemli yapı geçer. Üst üste olan iki omurun ön kısmındaki gövdeleri arasında ise omurlar arası disk bulunur. Uzun bir kordon şeklinde olan ve vücudumuzun temel iskeletini oluşturan omurgamızı birçok kas grubu ve bağ destekler. Omurgamız dümdüz olmak yerine anatomimiz ve hareketlerimiz ile uyumlu bazı doğal eğriliklere sahiptir. Örneğin; boyun ve bel bölgemizde omurgamız içe doğru kavislenirken, sırt bölgemizde dışbükey bir hal alır.
Omurgamızı destekleyen kasların güçsüzlüğü, gerginliği veya zorlanması, doğal eğriliklerdeki artmalar veya azalmalar ve bunların sonucu olarak omurlarımızın diziliminin ve sağlıklı hareketinin bozulması yaşadığımız bel ağrısının en sık ve başlıca nedenleridir.
Omurga böylesine uzun bir yapıyken, niçin bize bu kadar sık ve kolaylıkla ihanet eden bel bölgesidir? Buna verilebilecek en basit cevap; vücudumuzun alt ve üst olmak üzere iki ana bölümü olması ve belimizin bu iki bölüm arasındaki en büyük menteşe olmasıdır. Hemen hemen tüm canlıların aksine, insan yerçekimine karşı evrimini tamamlamış ve iki ayak üzerinde dik durabilmiştir. Fakat bu önemli fonksiyonda bele büyük bir ‘yük’ biner: Vücudun üst bölümünü alt bölüm üzerinde dik tutmak!
Anne karnında genetik olarak tamamlanmış dik durabilme becerimiz, doğumumuzdan sonra da cenin pozisyonumuzu yerçekimine karşı değiştirerek fiziksel olarak tamamlanmaya başlar. Ayakta durup yürüyebildiğimizde birçok kas grubumuz omurgamızı dik tutabilmekteyken, bir yandan da yerçekimi, duruşumuzu cenin pozisyonuna çekmeye devam eder. Güçsüz kaslar omurgamızı yeterince destekleyemediğinde, omurgamızdaki eğrilikler ve düzgün hareket yeteneği zamanla bozularak omurlar arasındaki ve etrafındaki anatomik yapılar zarar görmeye başlar. Eğilmek, yerden bir şey almak ve kaldırmak, taşımak, oturmak, yatmak ve kalkmak, uzanmak gibi aktiviteler momentum kuralı çerçevesinde bel bölgemize hayli yük aktarır. Bu yük altında bel kaslarımız omurlarımızı sıkıca sabitleyerek fazla dönme, birbiri üzerinde eğilme, sıkışma gibi hareketlerini önler. Bel bölgesinde ve komşu anatomik bölgelerde ise bazı yumuşak dokular esneyerek hatalı yük taşınmaması için belli eklem hareketlerine izin verir. Yeterli kas aktivitesi olmadığında, esnemesi gereken yapılar yeterince esneyip doğal harekete izin vermediğinde omurlar üzerinde oluşan itme ve çekme kuvvetleri omur ve omurlar etrafındaki yapıları zorlayarak zarar verir. İki omur arasındaki disk dediğimiz yapıların sıkışıp dışarı doğru bazı taşmalar göstermesi, maalesef birçoğumuzun hayatımızda en az bir defa ‘fıtık’ sözcüğünü telaffuz etmesine neden olur. Ancak unutmamak gerekir ki her bel ağrısı fıtık değildir. Bazen fazla zorlanmış bir bağ, bazen hareket edip dönmesi gerektiği pozisyona dönememiş bir omur, hatalı bir oturma şekli ile fazlaca gerilip kendini ‘spazm’ ile korumaya almış bir kas grubu mekanik bel ağrımızın nedenleri arasında olabilir.
Öncelikle profesyonel bir değerlendirme ile ağrı sebebini doğru bir şekilde tayin etmek önemli. Özellikle diskopatilerde görebildiğimiz bazı ödemli tablolar bir süre için mutlak istirahat gerektirir. Bu süre içinde ağrı ve ödeme yönelik ilaçlar reçete edilebilir ve yine bu yakınmalara yönelik birtakım fizik tedavi ajanları ile tedavi yapılabilir. Bir engel olmadığı sürece bazı manuel yaklaşımlarla bel bölgesindeki yapıların rahatlatılması mümkün. Yakınmalara dair uygulanan bu terapiler ile kısa sürede rahatlama sağlanır.
Ancak unutmamak gerekir ki; egzersiz bel ağrısının uzun vadeli olarak giderilmesi ve bel sağlığının korunmasındaki en önemli kısmı. Belimizin sağlıklı hareketi ancak yeterli esneklik ve güç ile sağlanabilir. Ancak her egzersiz herkese uygun olmamakta hatta yanlış verilen egzersizler görülen patolojiyi arttırabilmekte. O yüzden uygun zamanda, mutlaka bir sağlık profesyoneli eşliğinde uygun tedavi ve kişiye özel programlanmış egzersiz programı çizilip, doğru bel kullanımı eğitimi de verilmeli.
Bizler ayakta durduğumuz sürece yerçekimi işlemeye devam edecektir...
Sağlıklı günler...
Sorularınıza danisma@ozsezikli.com e-mail adresine 0541 638 73 00 numaraya WhatsApp mesajı atarak veya 0212 274 44 62 numaralı telefonu arayarak cevap alabilirsiniz.
Çocuklarda mesane ve bağırsak kontrolü gelişimi sırasıyla gece bağırsak fonksiyon kontrolü, gündüz bağırsak fonksiyon kontrolü, mesane fonksiyonunun gündüz kontrolü ve son olarak gece mesane fonksiyon kontrolü olarak kazanılır. Tüm bu süreçlerin dört-beş yaşlarına kadar tamamlanmış olması gerekir. Beş yaşının üstünde idrar kaçırma çocuklarda patolojik bir durumun göstergesidir ve mutlaka çocuk üroloğuna danışılmalıdır!
Çocuklarda alt üriner sistem disfonksiyonu (AÜSD) olarak bilinen terim nörolojik açıdan herhangi bir sorun olmamasına rağmen işeme alışkanlıklarındaki hatalar neticesinde gelişen patolojiler için kullanılır.
Tedavideki temel amaç, normal bir işeme paterni sağlamak, mesane ve pelvik taban aşırı aktivitesini ortadan kaldırmak, idrar kaçırma, tekrarlayan enfeksiyonu önlemek ve kabızlığı tedavi etmektir.
Üroterapi için danışan tüm hastalar öncelikle çocuk üroloğuna yönlendirilmeli, aktif geçirilen idrar yolu enfeksiyonu (idrar analizi), mesane ve böbrek ultrasonu, üroflow-emg ölçümü ve doktorun gerekli gördüğü diğer tetkiklerde anatomik ya da organik bir sorunun varlığının sorgulanıp netleştirilmesinden sonra tedavi programına dahil edilmelidirler.
Diyafram ya da karın nefesinin önemi nedir?
Öncelikle diyafram kası göğüs kafesimizin hemen altında bulunur ve kubbe şeklindedir. Bu kas nefes alındığında aşağı doğru hareket ederek akciğerlerin şişmesi için vücut içerisinde alan oluşturur, nefes verirken ise tam tersini yaparak akciğerlerdeki havanın boşaltılmasına yardımcı olur.
Basitçe sağlıklı bir bireyde karın nefesi ile birlikte diyafram kası ve pelvik taban kası vücutta aynı yönde yani aşağı doğru koordineli hareket eder, nefes verirken eski pozisyonlarına geçerler. Böylece sağlıklı bir boşaltım sistemi için gerekli unsur olan pelvik taban kasları gevşemesi elde edilir. Bahsettiğimiz bu koordinasyonun bozulduğu durumlarda idrar kaçırma, pelvik ağrı, kabızlık gibi birçok sorun ortaya çıkması söz konusudur, kısaca doğru nefes çok önemli.
Öncelikle ayaklarınızı bir tabure ile desteklemeniz çok önemlidir. Dizler ve kalça aynı seviyede olmalıdır.
Büyük tuvalet için de sırtımız dik hafif öne eğilme pozisyonuna getirilerek dışkılama daha da kolay hale getirilmeli.
Çocuğunuzda gün içinde idrar kaçırma, gece yatak ıslatma, sık tuvalete gitme ya da ani işeme isteğiyle tuvalete gitme gibi problemler yaşıyor ise aileler çocuklarının günlük düzenli bağırsak hareketlerine sahip olduklarından emin olmaları gerekmektedir. Bağırsak ve mesanenin vücut içerisinde yakın komşuluğu nedeniyle bağırsak içerisinde sertleşmiş dışkı mesaneye rahatsızlık verebilir.
Hasta hikâyesi, hasta eğitimi, mesane eğitimi, mesane günlükleri ile takip, zamanlı işeme, kabızlık kontrolü, sıvı alımının zaman ve miktar kontrolü, diyet içeriği, solunum ile kombine pelvik taban kasları çalışılması, biofeedback tedavisi, özel işeme teknikleri, özel bağırsak masajları, pelvik taban kaslarını kuvvetlendirmeye yönelik elektrik stimülasyonu uygulamaları, pelvik taban kaslarını gevşetmeye yönelik elektrik stimülasyon uygulamaları, oyunlarla biofeedback çalışmaları, pelvik taban kaslarını ile ilişkili karın ve bel bölgesi kaslarına yönelik kuvvetlendirme programları, yoga ile pelvik taban kaslarını çalışması gibi pek çok tedavi prosedürü mevcut.
Hayır, üroterapi ya da elektrik stimülasyonu kesinlikle çocuğunuzun canını acıtan uygulamalar değildir.
Sağlıklı günler...
Sorularınıza danisma@ozsezikli.com e-mail adresine 0541 638 73 00 numaraya WhatsApp mesajı atarak veya 0212 274 44 62 numaralı telefonu arayarak cevap alabilirsiniz.
Copyright @ 2017 Özsezikli Grup
Bu internet sitesi, içeriği ve uygulamaları ile sadece bilgilendirme amaçlı olup, herhangi bir şekilde tıbbi öneri verme veya herhangi bir hekim-hasta sağlama amacı ile oluşturulmamıştır. Sitedeki bilgilerin, hekim muayene ve konsültasyonu sonucu sağlanan bilgilerle kıyaslanamayacağı kullanıcılar tarafından göz önünde bulundurulmalıdır.